19:40 - Ankara Mamak’ta Güzelliğin Yeni Adresi: Merve Akçagöz Güzellik
19:25 - “Fizyoterapist Kemal Yersen: ‘Ağrı Geçince Tedavi Bitmiş Sayılmıyor’”
15:00 - Kuşadası’nda “Yanlış Anladın Şekerim Malikane 698” Fırtınası: Okan Karacan Seyirciyi Kahkahaya Boğdu
14:40 - Kuşadası’nda 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde Duygu Yüklü anlar
14:20 - Renco Kompozit Teknolojisi, Türkiye ve ABD Pazarlarında Devrim Yaratıyor
20:55 - İzmir Dikili’de Yeni Yatırım Rotası: Yaka Country Projesi Villa İmarı İçin Geri Sayımda
11:55 - Duygu Kızılkaya Art Gallery, Denizbank VI. IAAF İstanbul Sanat Fuarı’na Damga Vurdu
16:00 - Akaryakıt Sektöründe Kritik Uzlaşma: TP Petrol ile Star Rafineri Uzlaştı
19:25 - Mehtap Tokgöz, Yeni Eserleriyle Lütfi Kırdar Sanat ve Antika Fuarı’nda
Günlük yaşamın temposu, masa başı çalışma düzeninin yaygınlaşması ve spor yapan bireylerin artmasıyla birlikte fizyoterapi ihtiyacı son yıllarda dikkat çekici bir yükseliş gösteriyor.
Günlük yaşamın temposu, masa başı çalışma düzeninin yaygınlaşması ve spor yapan bireylerin artmasıyla birlikte fizyoterapi ihtiyacı son yıllarda dikkat çekici bir yükseliş gösteriyor. Çanakkale’de çalışmalarını sürdüren Fizyoterapist Kemal Yersen, hem toplumda sık rastlanan hatalı bilinçleri hem de tedavi sürecinde yapılan yanlışları anlatarak önemli uyarılarda bulundu.
Modern yaşamın getirdiği hareketsizlik ve postür bozukluklarının, özellikle genç yaş grubunda bile ciddi ağrılara yol açtığını belirten Yersen, fizyoterapiye duyulan ihtiyacın her geçen gün arttığını söylüyor.
“Bel, boyun, omuz ve diz şikâyetleri artık sadece ileri yaşların sorunu değil. 20’li yaşlarda bile ciddi postür bozukluklarıyla karşılaşıyoruz.”
Kemal Yersen’e göre fizyoterapi sürecinin en kritik noktası, ağrının neden ortaya çıktığını doğru analiz etmek. Bu nedenle yalnızca ağrının kesilmesine odaklanan tedavilerin kısa vadeli sonuç verdiğini belirtiyor:
“Hastalar genellikle ‘ağrım geçti, demek ki iyileştim’ diye düşünüyor. Oysa ağrı vücudun bize verdiği bir sinyal. Bu sinyal susturulabilir ama neden susturulduğu araştırılmazsa sorun tekrarlar.”
Yersen, özellikle masa başı çalışanlarda görülen boyun düzleşmesi, bel fıtığı başlangıcı ve omuz sıkışması gibi sorunların erken müdahaleyle çok daha kolay yönetilebildiğini ifade ediyor.

Toplumda fizyoterapinin hâlâ yalnızca masaj ile özdeşleştirildiğini söyleyen Yersen, bu yanlış algının tedavi sürecini olumsuz etkilediğini belirtiyor:
“Masaj dediğimiz işlem sadece gevşetme amacı taşır ve fizyoterapinin küçük bir parçasıdır. Asıl önemli olan kas-iskelet sisteminin dengesizliğini, hareket kısıtlılıklarını ve postür bozukluklarını analiz edip buna uygun bir plan hazırlamaktır.”
Bu plan, manuel terapi, egzersiz reçeteleri, kuvvetlendirme programları ve kişiye özel postür düzenlemelerini içeren çok yönlü bir süreçten oluşuyor.
Yersen, özellikle kronikleşmiş bel ve boyun ağrılarında erken teşhisin büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor:
“Erken fark edilen bir kas dengesizliği birkaç seansta çözülebilirken, yıllarca ertelenen bir sorun 2–3 ay tedavi gerektirebiliyor. En büyük sıkıntı, ‘nasıl olsa geçer’ düşüncesi.”
Ayrıca günlük hayatta yapılan küçük hataların — örneğin yanlış oturuş, çanta taşırken vücut ağırlığını tek tarafa vermek, telefona eğilerek bakmak — uzun vadede ciddi problemlere neden olabildiğini ekliyor.
Spor yapanlara uyarı: ‘Doğru hareket, yanlış teknikle uygulanırsa risk taşır’
Son yıllarda sporun yaygınlaşmasıyla birlikte spor sakatlanmalarında da artış yaşandığını söyleyen Kemal Yersen, özellikle gençlerin bu konuda daha dikkatli olması gerektiğini belirtiyor:
“Spor elbette sağlıklı bir alışkanlık. Ancak teknik yanlışsa, en basit hareket bile omurga ve eklemler üzerinde ciddi yük oluşturur. Birçok sakatlanmanın temelinde, hareketin doğru yapılmaması yatıyor.”
Yersen, sporculara ve düzenli egzersiz yapanlara teknik kontrol, önleyici egzersiz ve düzenli değerlendirme öneriyor.

“Tedavi bir işbirliğidir; hastanın aktif katılımı olmazsa sonuç eksik kalır”
Tedavi sürecinde hastanın rolünün çok önemli olduğunu vurgulayan Yersen:
“Biz yön gösteririz, düzeltiriz, yol açarız. Ama hastanın günlük hayatta önerilere uyması, egzersizlerini yapması ve yaşam tarzını düzenlemesi gerekiyor. Aksi takdirde ilerleme yavaşlıyor.”
Yersen’e göre fizyoterapi, hastanın kendi vücudunu tanıması ve kontrol etmesi için bir farkındalık süreci.

Röportajın sonunda Kemal Yersen, toplumun küçük ağrıları hafife almaması gerektiğini özellikle vurguluyor:
“Vücudun verdiği her sinyalin bir nedeni vardır. Erken adım atmak hem tedavi süresini kısaltır hem de yaşam kalitesini artırır.”
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.